11 Aralık 2009 Cuma



Prens Mişkin ve macerası,bence muhteşem bir kitap...Bu kitabı anlatmak gereksiz,okumayan için büyük kayıp...

25 Kasım 2009 Çarşamba



Herman Hesse'nin en beğendiğim kitaplarından,romanda ki kahraman Harry Haller.Kendisiyle iç dünyasıyla,geçmişiyle çatışan bir adam.Bu hayat kurgusu böyle devam ederken içine girdiği sihirli tiyatro,bu kitabı anlamak için iyi okumak lazım.Okumayı yeniden öğreten kitap denilebilir.

6 Ekim 2009 Salı

Monte Kristo



Kim istemez deli farya gibi bir zindan arkadaşı olmasın? Hayat ve tuhaf döngüsü.Filmini izledim demek yetmez mutlaka,alexandre Dumas'ın usta kaleminden okunmalı.Balzac'ın dalga geçtiği yazarın muhteşem eseri,mutlaka okunmalı...

12 Eylül 2009 Cumartesi

Mai ve Siyah



Uzun zaman oldu sizinle görüşmeyeli,yeni bir şehire yerleştim ve alışmaya çalışıyorum.Bu aralık bir kaç kitap okudum.Bunlardan bir tanesi,Halit Ziya Uşaklıgil'den MAi ve Siyah..Ahmet Cemil romanın başkahramanı,önlü bir yazar olmak isteyen,babasının ölümünden sonra bir matbaada iş bulan,zamanla matbaanın müdürü olan birisi (nedense karakter olarak bu adam bana benziyor).Arkadaşının kızkardeşi Lamia'ya aşık.Mutlaka okunmalı bu kitap,eski kelimelerle doludur bu roman,ama şimdiki anlamları parantez içerisinde verilmiş.Kelime dağarcığını da geliştirebilir.Sonuç;bu kitap okunası...

25 Mayıs 2009 Pazartesi




Altın beyinli adam,ünlü yazarlardan seçme hikayelerle oluşturulmuş muhteşem bir kitap,mutlaka okuyun,içerisindeki ''insana ne kadar toprak lazım'' adlı hikaye favorimdir...

10 Mart 2009 Salı



Bence Türk edebiyatının en usta kalemlerinden biridir Sabahattin Ali.Ve kuyucaklı yusuf'un o hazin öyküsünü anlatır bu kitapta.En sevdiğim ise,Yusuf'un baına gelenlere gösterdiği inanılmaz sabır.Sonu çok hüzünlü bitsede bu kitabı okuyun...

9 Mart 2009 Pazartesi



Siddartha,kendini bulma çabasına giren bir keşiş...Hermann hesse'nin muhteşem kitabı,mutlaka okunmalı...

22 Ocak 2009 Perşembe

Genç Werther'in acıları



Çok duygusal olan hatta insanı biraz karamsarlığa iten,goethe'nin 25 yaşında yazdığı,napolyon'un başucu kitabı olan harika bir eser.Bu kitabı okuyupta Lotte'ye çok büyük bir aşk besleyen bu genç adama acımayan var mıdır?Kitapta özellikle Wertherin doğaya bakışı ve tasvirleri mutlaka dikkatli okunmalı.Özellikle inançları ve onu hayatına nasıl adapte ettiği dahası inançlarıyla uyuşmayan bir sona doğru nasıl yavaş yavaş gittiği iyi okunmalı.Ayrıca aşkın aslında hayatın en muhteşem ama acı verince en acımasız duygu olduğu ve insan hayatını nasıl değiştirdiği noktalarına mutlaka dikkat edilmeli.Bu kitap sindirilerek okunmalı kesinlikle,ayrıca unutulmasın ki,kitap basıldığı sırada Almanya'da intiharlar epeyi artmış.

18 Ocak 2009 Pazar



6 kromozom her ne kadar edebi uslup olarak klasiklere ulaşamasa da,ilgi çekici,güzel kurgulanmış,heyecanı ve temposu yüksek,sürükleyici bri kitap.Zaman geçirmek için bayağı güzel bir kitap.Özellikle forensik tıp (adli tıp) ile ilgilenenler için.Ayrıca genetik gelişmelerin ilerlediği dünyada,genetiğe farklı bir bakış açısı görülüyor kitapta.

Ünlü gangster Franconi'nin ölümündeki gizemi aydınlatmaya çalışan adli tıp doktoru Jacs Stapleton ve meslektaşı Dr. Laurie Montgomery, hiç beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar. Afrika'nın balta girmemiş ormanlarının ortasındaki bir klinikte ahlak yasaları gözardı edilerek ileri teknolojiler sayesinde genetik kopyalama işlemleri yapılmaktadır. Dr. Stapleton ve Dr. Montgomery, yaşamları pahasına da olsa peşine düştükleri bu insanlık dışı gizemi aydınlatmaya kararlıdır. Robin Cook gerilimin doruk noktalarına ulaştığı bu son yapıtında genetik kopyalama işlemini değişik bir açıdan irdeliyor. (Arka Kapak)

13 Ocak 2009 Salı

Hikayeler



Franz Kafka'dan küçük küçük hikayeler,çok güzel bir kitap,özellikle kitabın içerisinde yer alan;maden ocağına ziyaret,On bir oğul,Akademi için bir rapor ve Cezalılar kolonisi hikayeleri muhteşem.Ama benim favorim Akademi için bir rapor ve on bir oğul hikayeleri,hangisi daha güzel karar veremedim.Mutlaka okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum...

5 Ocak 2009 Pazartesi

Dava



Tamamlanmamış,karalanmış bölümleriyle bir kitap,dava.Josef K. neyle suçlandığı bildirilmediği için önce bunu bir şaka sansa da, kısa sürede durumun ciddiyetini kavrar,ve olaylar gelişir.Komik yanlarıda olan garip ve hoş bir kitap,kafkanın diğer yazdıkları gibi...

31 Aralık 2008 Çarşamba

cengizhan'a küsen bulut



Gün olur asra bedel'i okuyanlar bilirler zavalla Abutalip Kuttubayev'i,karısı zarife'yi ve iki oğlunu.Orda Abutalip bir gün birileri tarafından götürülür ve sonra ölüm haberi gelir boranlı istasyonuna.İşte bu kitap Abutalip Kuttubayev'e neler olduğunu,nasıl öldüğünü,çektiği acılara anlatır.Ayrıca her zamanki tarzıyla efsaneler.Cengizhan'ın avrupa seferinde ona eşlik eden bir bulut,ve bulutun onla devam etmeyip kiminle kaldığını anlatan bir efsane.Önce gün olur asra bedel,sonrada cengizhana küsen bulut okunmalı.Bir yazarın dilinden eleştirilmesi gereken bir ülkenin nasıl inceden eleştirileceği,kalemiyle SSCB'nin KGB'siyle nasıl mücadele edileceğini gösteren süper bir eser.''Kalem kılıçtan keskindir'',işte bu ifade bence bu iki kitap için biçilmiş kaftan...

22 Aralık 2008 Pazartesi

Allah




Kitap çok güzel,insanın içine işliyor,okunmalı

Kitaptan;


İnsan “Allah” der de, titremez mi?
Elbet bu satırların yazarı da titriyor. Korkudan değil, O’nun hakkında konuşmaya ve yazmaya cüret etmekten.
Hiçbir tasavvur, Allah’ı olduğu gibi anlayamaz. Hiçbir akıl, Allah’ı mutlak ve mükemmeliğiyle kavrayamaz. Hiçbir beşeri dil, sahibine Allah’ı gereği gibi anlatma imkanı sunmaz. O’nun azameti karşısında akıllar dumura uğrar, diller lâl olur, mantık iflas eder, nutk tutulur, sözün soluğu kesilir, kelimelerin nabzı durur.

21 Aralık 2008 Pazar

Değişim



klasikler diye bildiğimiz ve kafka'dan sonra yazılan romanların birçoğunun esin kaynağı bir dahi,kafka.İlginç olan hayattayken tek cümlesinin basılmamış olması.Vasiyetinde tüm notlarının imha edilmesini isteyen,ama vasiyetine uyulmayan bir adam,biz ise bu sebeble tanıyoruz kendisini,mutlaka okunmalı her eseri,bence en güzeli resimdeki...

Değişim kitabının ilk cümleleri;


Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.

Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverengi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnını görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere kaymak üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi.

Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içersinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı.

‘Ne olmuş bana böyle?’ diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük, ama normal, yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası, ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden nasılsa, şimdi de yine öyleydi.

Kafka'dan bazı alıntılar;

Kitap ruhumuzun buz kesmiş sularını kıracak bir balta olmalıdır.

İnanç, giyotine benzer; onun kadar ağırdır, onun kadar hafif.

Yaşarken yaşamıyla uzlaşamayan birinin, bir eliyle, yazgısının tepesine çöken umutsuzluğu biraz uzaklaştırması gerekir. Ama bir eliyle de, yıkıntılar arasında gördüklerini not alabilir.

Tartışmada benzetmeler aşk şarkılarına benzer; çok şey anlatırlar, ama hiçbir şey kanıtlamazlar.

Her devrim buharlaşır ve ardında yalnızca yeni bürokrasinin yapışkan isini bırakır.

Odandan çıkmana gerek yok. Masanın başında otur ve dinle. Hatta dinleme bile, öylece otur, hiç ses etme, bir başına otur orada. Dünya maskesini çıkarıp özgürce sunacaktır kendini sana, eli mahkum, kendinden geçercesine ayaklarına kapanacaktır.

Anlamaya başlamanın ilk işaretlerinden biri, ölme isteğidir.

20 Aralık 2008 Cumartesi

Nietzsche Ağladığında



Süper bir kitap,fazla söze grek yok okuması tavsiyemdir

Arka Kapak;Ümitsizlik. Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salome, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. 'Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin, ' der. Breuer Salome'yi tekrar görebilmek umuduyla 'peki' der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar... Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere

19 Aralık 2008 Cuma



Cengiz Aytmatov'dan bir aşk hikayesi,yine kırgız bozkırlarından,Dünyaca ünlü Fransız şair Aragon'a göre;Dünyanın en iyi aşk hikayesi,kitaplıktaki yeri ayrılmalı...

Kitap Hakkında;

Çok güzel bir kız olan Cemile; soylu, zengin bir aileye gelin olarak gider. Evlendikleri yıllarda İkinci Dünya Savaşı başlar ve her erkek gibi bu güzel kızın kocası da savaşa gider. Kocası savaştan çok uzun bir süre gelmediği için Cemile de arkasından, savaştan sakat olarak gelmiş Danyar adlı bir delikanlı ile savaş alanına gönüllü olarak erzak götürmeyi kabul eder.

18 Aralık 2008 Perşembe

Gün olur Asra Bedel



Birçoklarına göre edebi zirve,muhteşem tasvirlerle dolu ilginç ve harika bir kitap.Uzayda yaşamdan,kırgız steplerine,mankurtların nasıl oluşturulduğundan KGB'ye,kitap budur...

Mankurt; Aytmatov'dan sonra, geçmişini unutmuş, bedeniyle ve ruhuyla karşı tarafın buyruğu altına girmiş, yeni efendisine yaranmak için kendi değerlerine, ailesine ihanet edenlerin ortak adıdır.



KİTAPTAN;
Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi... Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı Özek uzar giderdi. Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı. Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider, gelirdi...

YAZAR HAKKINDA;
12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Törekul Aytmatov, annesi Nagima Hamzayevna Aytmatova'dır. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.

Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasal sistem, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü İkinci Dünya Savaşı'nın SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı.

Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu.

Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Ardından, yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Yapıtları yüz ellinin üstünde dile çevrildi. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Kırgızistan'ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkesini Lüksemburg'da büyükelçi olarak temsil etti.

Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs 2008 rahatsızlanarak böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirilmişti. Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girmişti.10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg'de yaşamını yitirdi.

17 Aralık 2008 Çarşamba

Aşkname



Aşkı anlatan en güzel kitaplardan bir tanesi,hemde üslubuna hayran olduğum İskender Pala tarafından yazılmış,bu kitap hakkında hiç bir yorum yapılamaz derhal okunmalı,okunmadan geçen zamana yazık çünkü...

KİTAPTAN;

Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum, bilesin. "Bugün nasılsın ey kâinatın başı dönmüş yıldızı?" diyorum ona, hasbıhal ediyorum; "Ne haldedir sevgilim, hoş mudur, sofaca mıdır İstanbullar sultanı bugün?" diye tekrar soruyorum. "Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı?" diye sitem ediyorum bazen... Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tevbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.

Mirdad'ın Kitabı



Mirdad'ın kitabı çok farklı ve şiirsel bir dille anlatılmış bence harika bir eser,özellikle kitabın ilk sayfalarında mağaranın içindeki yaşlı karı kocanın romanın kahramanının sorularına verdiği esrarengiz şiirli cevap,bazılarına göre dünyanın en büyük spiritüel edebiyat klasiği.Bence mutlaka kitaplıkta bulunmalı...

ARKA KAPAK;Bu kitap, "MİRDAD’IN KİTABI"dır; derman arayanlar için bir deniz feneri, sığınmak isteyenlere bir limandır.
Mirdad’ın Kitabı, sayısız okuyucunun yüreğine dokunmuş bu muhteşem hikâye, bir insanın bilincini genişletmenin ve içindekini ortaya koymanın nasıl mümkün olabildiğini yeni nesillere de gösteriyor.
Kitap, temelde Mirdad ile öğrencileri arasındaki diyaloglardan oluşuyor. Bu diyaloglar, Sunak Tepesi’ndeki Nuh’un Gemisi’nde göreve hizmetkâr olarak başladığı sırada geçmektedir. Diyaloglar, Mirdad’ın baş öğrencisi Naronda’nın anlatımıyla, daha çok soru cevap şeklindedir.

Göç zamanı



Çok bilinmeyen bir yazar,ama Göç zamanı adlı hikaye kitabı,okunması gereken 100 temel eser içerisinde yer alıyor.Kitaba ismini veren hikaye yani göç zamanı ölümü torununa muhteşem bir şekilde anlatan dedenin hikayesi,derhal okunmalı,bu arada münadi kelimesinin ne olduğunu bu kitapdan sonra öğrendim

YAZAR HAKKINDA;

19 Haziran 1928 tarihinde İstanbul’da doğdu, 10 Kasım 1975 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Tam adı, Mehmet Bahattin Özkişi. İstanbul’da 20. Yıl İlkokulu (1939), Karagümrük Ortaokulu (1942; şimdiki adı: Ahmet Rasim Ortaokulu) ve Sultanahmet Sanat Enstitüsü’nde (1946) okudu. Almanya’da Elektrik Ark Kaynak Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra kaynak öğretmenliği konusunda ihtisas yaptı. Devlet Havayolları’nda oto makinisti (1951-55); 1956’dan vefatına kadar da İTÜ’de kaynak öğretmeni olarak çalıştı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın teşvikleriyle yazmaya başlayan ve Akbaba dergisinde mizah öyküleri de yayımlayan (1960-65) Bahaeddin Özkişi, Köse Kadı ve Sokakta adlı romanlarıyla tanındı. Açık, yalın ve samimi bir dille kaleme aldığı tarihi romanlarının yanı sıra düşünce ve duygu yönü ağır basan öyküleriyle dikkat çekti.

KİTAP HAKKINDA;

Siz hiç sabaha karşı bir ses duydunuz mu? Yollarda ilk ayak seslerinden çok daha önce, bir ses?
Bir ney ahenginde erimiş bir çağrı, sizi içinizden kavrayıp bir yere, uzak, renkli, bilinmez ve esrarlı bir yere çekti mi?
Bilir misiniz Münâdi nedir ve Göç nasıl olacaktır?

Münadi;Kamuya duyurulmak istenilen şeyleri yüksek sesle haber vermeyi iş edinmiş olan kimse